Giriş
Tüm kedi neoplazilerinin yaklaşık %1’ini nazal boşluk ve paranazal sinusların tümörleri oluşturur. Bu oran son çalışmalarda %8.4 civarında bildirilmiştir. Bu nisbeten nadir görülen tümörlerin yaklaşık %90’ının malign ve invaze karakterde olduğu bilinmektedir. Yine bu tümörlerin büyük bir çoğunluğu non-epitelyal orijinli olup en sık görülen neoplaziler malign lenfomalar ve ikinci sırada karsinomlardır. Bu oranın epitelyal kökenli tümörlerin lehine olduğu çalışmalar da mevcuttur. Kedilerde nazal kavite orjinli asinik hücreli karsinom ise şimdiye kadar sadece tek bir kedide bildirilmiştir.
Materyal ve Metot
Sol paranazal sinus bölgesinde progresif bir şişlik ve kanlı burun akıntısı ve iştahsızlık hikayesi ile 1,5 yıl önce özel bir kliniğe götürülen 16 yaşındaki melez, erkek kedide manyetik rezonans görüntülemesinde (MRI) nazal kavite tutulumlu, üst kesimde oral kavite ve orbitaya uzanan ve globa bası yapan sınırları düzensiz 5 cm çapında solid bir kitle tespit edildi. Tümoral kitle operatif olarak uzaklaştırıldı; ancak 6 ay sonra nüks etti. Histopatolojik ve immunohistokimyasal olarak incelenmek üzere insizyonel biyopsi örneği alındı ve asinik hücre karsinomu tanısından sonra kitle yeniden eksize edildi. İmunohistokimyasal işaretleme için VENTANA-BENCHMARK XT sistemi ve immun belirteç olarak düz kas aktini (SMA), p63 ve proliferasyon oranını belirlemek için ki-67 antikorları kullanıldı. Müsin için Periyodik asit (PAS) ve PAS diyastaz (DPAS) boyaları uygulandı.
Bulgular
MRI. Sol lateralden başlayıp paranazal sinusları ve sol nazal kaviyeti tamamen doldurduktan sonra orta hat üzerinden sağ paranazal bölgeye infiltre kitle
İmmunohistokimya
SMA ve p63 antikorları ile immunreaksiyon gözlenmedi ve ki-67 proliferasyon indeksi %5-6 olarak belirlendi (Resim 2).
Resim 2. A. Az sayıda tümör hücresinde ki-67 pozitifliği. B. Neoplastik hücrelerde p63 antikoru ile negatif reaksiyon. Doku içi kontrol (bazal hücreler) pozitif.
Histopatoloji
Kitlenin, histopatolojik olarak, ince fibröz bir stroma ile ayrılmış asiner ve foliküler yapılar oluşturan, tükürük bezi epiteli morfolojisinde hiperkromatik sentral yerleşimli çekirdeklere ve bol berrak ve kısmen granüllü müsinöz sitoplazmaya sahip iyi diferensiye yuvarlak neoplastik hücrelerden meydana geldiği gözlendi. Ayrıca, tümoral kitlenin kapsülsüz ve stromaya invaze olduğu izlendi. Hücresel atipi ve mitotik aktivite saptanmadı. Dokularda, DPAS ile belirgin bir renk değişimi saptanmadı.
Resim 3. A. İnce fibröz stroma ile ayrılmış lobuler yapılar oluşturan asiner hücreler. B. Sentral yerleşimli çekirdeklere sahip bol berrak sitoplazmalı, iyi diferensiye yuvarlak neoplastik hücreler.
Resim 4. A. PAS boyası. B. PAS-diastaz boyası
Tartışma
Asinik hücre karsinomları tükürük bezlerinin seröz hücrelerine yakın benzerlik gösteren düşük histolojik dereceli karsinomlardır. Sinonazal kavitelerin tutulumu hem insanlarda hem de hayvanlarda oldukça nadirdir. Kedilerdeki tükürük bezi tümörlerinin büyük oranda submandibular kökenli olduğu ve bölge lenf yumrularına ve daha düşük oranda diğer organlara metastaz yaptığı bildirilmiştir. Olgumuzda immunohistokimyasal olarak düşük proliferasyon oranı saptanması tümörün yavaş büyüyen histolojik derecesi düşük bir neoplazi olduğunu göstermektedir. P63 negatifliği de diğer adenokarsinomların immunohistokimyasal özellikleri ile uyumludur. Bu vakada tümör nüks etmiş ancak uzak metastaz görülmemiştir ve hasta ikinci operasyondan 9 ay sonra hala hayattadır ve genel durumunun iyi olduğu bildirilmiştir.
Sonuç
Veteriner patolojide nadir görülen asinik hücreli karsinom, düşük histolojik dereceli bir neoplazi olmasına rağmen lezyonun yer kaplayıcı özelliği ve nüks potansiyeli prognozu kötüleştirmektedir. Dolayısıyla, nadir görülmesine rağmen asinik hücreli karsinomun hayvanların nazal bölge patolojilerinde dikkate alınması gereken bir lezyon olduğu kanısındayız.