Veteriner tıpta radyasyon terapisinin pek çok uygulama alanı bulunmaktadır. Radyoterapi bazı durumlarda (bölgesel lenfoma gibi) tek başına tedavi olarak kullanılabileceği gibi, genellikle cerrahi operasyon ve kemoterapiyle bir arada kullanılır ve ağrı kontrolü için de radyoterapiye başvurulur. Bölgesel bir tedavi olduğu için yaygın tümörlerde kullanımı sınırlıdır.
Radyasyon terapisi veteriner tıpta en yaygın birleşik tedavi olarak kullanılır. Tümörün cerrahi yöntemle tamamen uzaklaştırılamadığı veya hayvana tekrar cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı durumlarda mast hücresi tümörü veya yumuşak doku sarkomundan geriye kalan kötü huylu parçaları temizlemek için radyasyon kullanılır. Bu durumda, radyoterapiye ameliyattan sonraki 10-14 gün içinde başlanmalıdır. Ameliyat yarasının geç iyileşmesi durumunda gecikme yaşanabilmektedir. Yüksek dereceli tümörlerin erkenden çoğalmasını engellemek için ameliyat yarası iyileşir iyileşmez, yani cerrahi operasyonu takriben 7-10 gün içinde radyoterapiye başlanır. Aynı zamanda tümör operasyonla alınamayacak kadar büyükse veya bulunduğu yer derindeyse, tümörü cerrahi operasyona uygun hale gelene kadar küçültmek için radyoterapiden faydalanılır. Tümör tam olarak çıkarılamıyorsa veya radyoterapiye başlanmadan önce tümörün büyüme ihtimali varsa ameliyat sırasında tek doz radyoterapi uygulanabilmekte, eksternal ışın radyoterapisiyle tedaviye devam edilmektedir.
Kemik tümörü veya kemik metastazı gibi durumlarda cerrahi müdahale imkanı yoktur; tümörleri küçültüp hastanın ağrı ve acısını dindirmek için radyoterapi kullanılabilir. Radyoterapi, operasyonla alınamayacak kadar büyük beyin tümörü olan hastalar için tek tedavi yöntemidir. Radyasyonun esas hedefi, DNA’ya zarar veren hidroksil radikallerinin üretildiği, hücrelerdeki su molekülleridir. Oksijen seviyesi düşük olan, hipoksik dediğimiz hücreler radyasyona daha dayanıklıdır. Tümördeki hücrelerin çoğunda oksijen seviyesi düşüktür.
Radyasyon tedavisi genellikle haftalık periyotlar halinde birden fazla doz şeklinde uygulanır. Bunun amacı daha yavaş yenilenen tümör hücrelerine maksimum zararı verirken, sağlıklı hücrelerin radyasyonun etkilerinden minimum zararla kurtulmasına vakit tanımaktır. Ayrıca hipoksik, yani oksijen oranı düşük olan hücrelerde bir dozdan sonra oksijen oranı daha da azalır, bu da hücrenin daha fazla oksijen almasını ve radyasyona daha duyarlı hale gelmesini sağlar. Tümörlerin radyasyona verdiği yanıt, tümörün büyüme fraksiyonuna, oksijen oranına, hücre kinetiği ve hücre yitimi oranına göre değişmektedir. Bu nedenle radyasyon terapisine başlanmadan önce dokunun teşhisi büyük önem arz etmektedir. Verilen doz belirlenirken, sağlıklı dokuların radyasyona olan duyarlılığı göz önünde bulundurulur.
Radyasyon terapisinden kaynaklanan komplikasyonlar ikiye ayrılır. Bunlardan ilki akut dediğimiz tedavi sırasında ortaya çıkan komplikasyonlardır. Nemli deri döküntüsü ve bölgesel yangılar bu komplikasyonların en yaygınlarıdır. Genelde epitelyum gibi hızlı bölünen dokularda meydana gelir. Komplikasyonlar ciddiyse, tedavinin ertelenmesi söz konusu olacağından mümkün olduğunca erken kontrol altına alınmaları gerekir. Bu akut reaksiyonlara doğru şekilde müdahale edildiği takdirde, bu etkilerin 2-4 hafta içinde iyileşmesi beklenir. Eklem gibi hareketli bölgelerde gerçekleşen radyasyon yanıklarının iyileşmesi zordur fakat doğru hareket edildiği takdirde zamanla iyileşme gözlenir. Akut şekilde de görülebilen zehirlenme belirtileri, aylar hatta yıllar sonra da ortaya çıkabilir. Bunun dışında lökotriki, yani tüylerin beyazlaması da geç komplikasyonlardandır. Lökotriki sağlığı tehdit eden bir durum değildir. Geç ortaya çıkan ciddi komplikasyonlarsa radyasyonun uygulandığı bölgeye göre değişmektedir. Mast hücresi tümörlerinin veya yumuşak doku sarkomlarının tamamen çıkarılmadığı durumlarda uygulanan radyasyon tedavisinden 5-7 yıl sonra kemik nekrozu oluşabilir. Nadiren de olsa sekonder tümör oluşumu görülebilir.
Radyasyon birkaç şekilde verilebilir. Teleterapide radyasyon dışsal bir kaynaktan tatbik edilir; Ortovoltaj, Kobalt-60 ve lineer hızlandırıcılar eksternal ışın radyoterapisinde kullanılan cihazlardır. Brakiterapide radyoaktif kaynak doku içine doğrudan uygulanır; fakat bu yönteme hayvanlarda implant kullanımı zor olduğu ve karantina gerektirdiği için veteriner tıpta nadiren başvurulur. Bir diğer yöntem de, radyoaktif izotopların sistematik şekilde verilmesidir.
Radyasyon tedavisinden önce tümörün hacmi belirlenmeli, tedavinin hacmine de buna göre karar verilmelidir; aksi takdirde tedavide başarıya ulaşılamaz. Tüm neoplastik dokuların radyasyona maruz kalmasını sağlayabilmek için, tedavinin uygulandığı bölge tümörün hacminden daha geniş tutulur, sadece görünür tümörlere değil, normal dokuların sınırlarına da radyasyon uygulanır. Bölgesel lenf nodları da radyasyon uygulanacak bölgeye dahil edilir. Cerrahi yöntemle tamamen çıkarılamamış tümörlerden arta kalan hastalıklı parçaların lokasyonu ameliyat yarasına bakılarak tespit edilemez. Doğru tedavi için cerrahi ve patoloji raporlarına bakılmalı; tümörün hacminin doğru şekilde belirlenebilmesi için hemoklips ve radyografi gibi yöntemlerden faydalanılmalıdır. Tümörün hacmiyle ilgili en doğru sonucu ileri görüntüleme, CT (bilgisayarlı tomografi) ve MRI verir. Radyasyon onkoloğu ile cerrahın iletişimde olması ve birbirine danışması tedavi için çok önemlidir. Tedavi sırasında hastaya genel anestezi verilmelidir, çünkü hayvanın sabit durması gerekmektedir. Terapi süresi hastadan hastaya değişir, fakat genel olarak 10 dakika civarında olmalıdır. Damar yolunun sürekli açık kalmasını sağlayan özel aparatlar kullanıldığı takdirde her terapide katater takmak zorunluluğu ortadan kalkar. Normal dokuları radyasyondan korumak için hastaya özel olarak üretilebilen koruyucu malzemeler kullanılmaktadır.
Günümüzde radyoterapi sayesinde kanser tedavisinde büyük başarılara imza atılmaktadır. Daha detaylı bilgi edinmek için veteriner hekiminizle görüşmekten kaçınmayınız.