Kutanöz lenfositoz (KL), köpek ve kedilerde nadir görülen, tartışmaya açık ve lenfoproliferatif bir hastalıktır. KL genellikle klinik prezentasyon açısından heterojen bir yapıya sahiptir ve histolojik özellikleri epitelyotropik lenfoma ile benzerlik gösterebilir. Bu nedenle, hastalığın neoplastik veya reaktif doğası hala tartışılmaktadır. Bu çalışmada, histolojik olarak KL tanısıyla uyumlu lezyonları bulunan 19 kedi ve 10 köpek, retrospektif olarak klinikopatolojik, immünohisto-kimyasal ve klonalite özellikleri bakımından incelenmiştir. Her iki hayvan türünde de alopesi, eritem ve pul pul dökülme en sık görülen klinik bulgulardı. Histolojik olarak, zaman zaman subkutise kadar uzanan, küçük ila orta büyüklükte lenfositlerden oluşan dermal infiltrasyon görülmüştür sürekli. Diğer yandan, eğer vakada epitelyotropizm mevcutsa genellikle hafif seyretmiştir. Kedilerde infiltrat sürekli olarak CD3+ idi; köpeklerde ise sadece 4 vakada CD3+ ve CD20+ lenfosit kombinasyonu görüldü. İnfiltrat tüm kedilerde poliklonal iken, köpeklerde BCR (B hücre reseptör kompleksi) ve TCR (T hücre reseptör kompleksi) klonal yeniden düzenlenmeler tespit edilmiştir. Genel olarak, kediler alınan tedaviden bağımsız olarak uzun süreli sağkalım (genel sağkalım ortalaması = 1080 gün) gösterirken, köpeklerin klinik seyri klinikopatolojik özelliklerle belirgin bir bağlantı olmaksızın daha kısa ve değişken bir şekilde seyretmiştir. Sonuç olarak, elde ettiğimiz bulgular hastalığın kedilerde uzun süreli sağkalım süresi ile birlikte reaktif doğasını desteklemektedir. Benzer histolojik görünüme rağmen, köpek KL’sinde lenfositik infiltratın, klonalite sonuçlarının ve tedaviye verilen yanıtın daha heterojen olması, bu türde KL ve KEL arasında ayrım yapmayı zorlaştırmaktadır. Köpekler için tam kapsamlı diyagnostik çalışma ve daha fazla vaka hakkında ayrıntılı takip bilgisi gereklidir.
Köpek ve kedi kutanöz lenfositozu (KL), klinik ve histolojik olarak insanda görülen versiyonuyla benzerlikler taşıyan, etiyolojisi ve patogenezi tam olarak anlaşılamamış, nadir rastlanan lenfoproliferatif bir hastalıktır [1,2]. Şimdiye kadar, veteriner hekimlikte bu oluşumu tanımlamak için kutanöz psödolenfoma, lenfositoma cutis, kutanöz lenfoid hiperplazi ve indolent lenfoma gibi farklı terimler kullanılmıştır, bu da klinik olarak hastalığın seyrini tahmin etmeyi zorlaştırmaktadır [3]. Nitekim KL, özellikle kutanöz lenfomadan ayırt edilmesindeki zorluklar nedeniyle diagnostik açıdan ikilem yaratmaktadır ve dolayısıyla prognozu öngörmek oldukça güçleşmeşmektedir. KL’li kedilerde, deri lezyonları zamanla ilerler ve sonunda iç organlara yayılır, dolayısıyla klinik açıdan enflamatuar bir hastalıktan ziyade daha çok lenfomaya benzer şekilde seyreder [4,5]. Bu durum herhangi bir ırk yatkınlığı olmaksızın ağırlıklı olarak yaşlı kedilerde ve düşük bir predominansla da dişilerde görülmektedir [4]. Hastalık genellikle akut bir başlangıç gösterir ve yavaş ilerler [6]. Lateral toraks hastalıktan daha çok etkilenir, ancak başka herhangi bir anatomik bölgede de tutulum görülebilir; sistemik bulgular ise nadiren ortaya çıkar. Kutanöz lezyonlar alopesi, eritem ve de ülserli veya ülsersiz olmak üzere pul pul dökülme ve kabuklanma şeklinde kendini göstermektedir [4,6]. Köpeklerde, herhangi bir cinsiyet veya ırk predispozisyonu olmaksızın, orta yaşlı ve yaşlı hastalar çoğunlukla bu hastalıktan daha fazla etkilenmektedir. Aksilla ve kasıklar tek taraflı veya simetrik dağılımla daha sık etkilenmektedir. Alopesi, eritem, makül, pul pul döküntü ve hafif kabarık plaklar yaygın olarak görülen deri lezyonlarıdır [5]. Son zamanlarda KL, indolent lenfoma olarak yeniden sınıflandırılmıştır; ancak hastalığın yüksek dereceli lenfoma olarak progresyon gösterdiği de belirtilmiştir [5]. Histolojik olarak KL, epitelyotropizm ile birlikte veya epitelyotropizm olmaksızın dermiste küçük lenfositlerin yaygın infiltrasyonu ile karakterizedir. Bununla birlikte, birçok vakada enflamatuar bozukluk ile kutanöz lenfoma arasında ayrım yapmak zordur [4,5,7].
Bugüne kadar, kronik enflamatuar bozukluklar genellikle yaygın ve homojen yapılı lenfositik infiltrat ile karakterize edilirken, kutanöz epitelyotropik lenfoma (KEL), farklı formlarda değişkenlik göstermektedir. Önemli bir diyagnostik özellik olarak, neoplastik hücrelerin epitelyal yapılarına karşı kendine özgü bir tropizm sergiler. Minimal veya yüzeysel, yaygın veya nodüler olmak üzere farklı derecelerde lenfositik dermal infiltrasyon görülür [7].
Ne yazık ki, antijen reseptörünün yeniden düzenlenmesi (PARR) için yapılan PCR, bu hastalığın kökenini ayırt etmeye her zaman yardımcı olmamaktadır [8]. Başlangıçta, kutanöz reaktif bozuklukları (poliklonal) KEL’den (klonal) ayırt etmenin altın standardı olarak kabul edilse de [9-11], son çalışmalar klonal popülasyonların beklenmedik bir şekilde spontan regresyon göstermesi ve poliklonal popülasyonların açıkça lenfomaya dönüşmesi gibi çelişkili veriler ortaya koymuş ve dolayısıyla bu yöntemin klinik faydasını sorgulanır hale getirmiştir [7,12]. KL’nin nadir görülmesi ve klinik seyrinin tahmin edilmesindeki güçlük nedeniyle, bu retrospektif çalışmanın amacı (i) histolojik olarak KL tanısıyla uyumlu 19 kedi ve 10 köpek vakasının klinik, histolojik ve immünohistokimyasal özelliklerini tanımlamak ve (ii) PARR sonuçlarını klinik verilerle karşılaştırmaktır.
2. Materyal ve Metod
2.1. Çalışmaya dahil edilen hayvanlar
Histopatolojik olarak KL tanısı konmuş kedi ve köpeklerden alınan formalinde fikse edilmiş ve parafine gömülmüş deri biyopsi örnekleri MYLAV laboratuvarının (Passirana di Rho, Milano, İtalya) ve Pisa Üniversitesi (İtalya) Veteriner Bilimleri Bölümünün patoloji arşivlerinden alınmıştır. Tüm numuneler, evcil hayvan sahiplerinin onayı alınarak teşhis amacıyla toplanmıştır. Çalışmaya dahil edilme kriterleri tür, ırk, yaş, cinsiyet, lezyon sayısı (tekli veya çoklu), anatomik bölge, lezyonun ortaya çıkışı ile biyopsi arasındaki zaman aralığı ve progresyona kadar geçen süre olarak belirlenmiştir. Tanı sırasındaki klinik bulgular, evreleme, tedavi, alınan yanıt, ölüm tarihi ve nedeni dahil olmak üzere ek veriler, hastayı sevk eden veteriner hekimler tarafından anket kullanılarak toplanmıştır. Eğer imkan dahilindeyse, hemato-biyokimya, idrar tahlili, görüntüleme (abdominal ultrason, radyografi veya bilgisayarlı tomografi), lenf nodu, dalak ve karaciğer sitolojisi ile evreleme yapılmıştır. Alınan yanıt, lezyonlarda tümüyle regresyon sağlandığında “tam yanıt”, klinik bulgular şiddetini kaybetse de hala mevcutsa “kısmi yanıt”, tedaviye rağmen klinik bulgularda herhangi bir ilerleme veya düzelme görülmediğinde “stabil hastalık” ve tedaviye rağmen klinik bulgular kötüleşiyorsa “ilerleyici hastalık” olarak tanımlanmıştır. Yukarıda belirtilen yanıtlardan herhangi birini belirleyebilmek için yirmi sekiz günlük bir süre dikkate alınmıştır. Genel sağkalım (GS) tanı ile herhangi bir sebebe bağlı ölüm arasındaki süre olarak tanımlanmış ve Kaplan-Meier yöntemiyle hesaplanmıştır. Takipten çıkan hayvanlar kendileriyle son temas kurulduğu tarihte sansürlenmiştir. Vet. Sci. 2022, 9, 26 3 / 16
2.2. Histopatoloji
Tüm vakalar için, bir dermatopatolog (F.Ab.) ve dermatopatolojide ileri derecede deneyimli bir dermatolog (F.Al.) olmak üzere iki bağımsız uzman 4-5 μm hematoksilen- eozin (H&E) kutanöz doku kesitlerini inceledi. Dahil edilme kriterleri, epitelyotropizm ile birlikte veya epitelyotropizm olmaksızın küçük ila orta boy lenfositlerin yaygın dermal infiltrasyonuydu [4,5]. Tutarsızlıklar fikir birliği ile çözüldü ve her iki denetçi tarafından şüpheli yorumlanan vakalar hariç tutuldu. Tüm örnekler epidermal, dermal, adneksal yapılardaki histopatolojik değişiklikler ve lenfositik fenotip puanlanarak incelenmiştir. Epidermiste kabuk ve ülser varlığı detaylı bir şekilde puanlanmıştır (0 = yok, 1 = var). Hiperkeratoz (sepet örgüsü veya kompakt tip), parakeratoz, hiperplazi, spongioz, inflamasyon ve epidermotropizmi değerlendirmek için 0 ila 3 arasında semikantitatif bir ölçek kullanılmıştır (0 = yok, 1 = hafif, 2 = orta, 3 = şiddetli). Dermis için, dağılım paternine 0 ila 3 arasında bir puan verilmiştir (0 = yüzeysel, 1 = orta dermis, 2 = derin dermis, 3 = perivasküler ve yaygın). Ayrıca, Grenz zonu için eğer varsa 1, yoksa 0 puan verilmiştir. Ek olarak, lenfositlerin boyutu (küçük, orta ve büyük), hem nükleer girintilerin hem de nodüler lenfoid agregatların bulunup bulunmadığı kaydedilmiştir. Adneksiyal yapılar için, intraepitelyal lenfositik infiltrasyonun şiddeti (folikülotropizm, siringotropizm ve yağ bezleri için tropizm) 0 ila 3 arasında puanlandı (0 = yok, 1 = hafif, 2 = orta, 3 = şiddetli). Mitotik sayısı ardışık olarak 10 büyük büyütme alanı (HPF) (400×) ile değerlendirilmiştir.
2.3. İmmünohistokimya
Tüm vakalar için immünohistokimya (IHC) uygulanmıştır. Seri halindeki parafin kesitler otomatik immün boyama cihazı (Lab Vision Autostainer 480S, Thermo Scientific, Waltham, MA, ABD) kullanılarak işlenmiştir. İmmünohistokimyasal analiz, Amerikan Veteriner Hekimleri Birliği (AAVLD) İmmünohistokimya Standardizasyonu Alt Komitesi kılavuzuna uygun olarak gerçekleştirilmiştir [13]. Her iki tür için de, T ve B lenfositlerinin tanımlanması için sırasıyla mono klonal fare anti-insan CD3 antikoru (dilüsyon 1:200, Dako F7.2.38, Glostrup, Danimarka) ve monoklonal tavşan anti-CD20 antikoru (dilüsyon 1:200, Abcam SP32, Cambridge, İngiltere) kullanılmıştır. Antikorun kedi ve köpek antijenleriyle çapraz reaktivitesi, her iki türden lenfoid dokular ve tümörler üzerinde yapılan dahili laboratuvar testleriyle doğrulanmıştır. Sitoplazmik CD3 ve membranöz CD20 pozitivitesi spesifik immünoreaktivite paternleri olarak kabul edilmiştir. Her immünohistokimya çalışmasına pozitif kontrol olarak kedi ve köpek hiperplastik lenf düğümlerinin kesitleri eklenmiştir. Negatif kontroller birincil antikorun yerine konuyla ilgisi olmayan bir antikor konularak hazırlanmıştır. Tüm örnekler dermise sızan CD3+ ve CD20+ lenfositlerin varlığı bakımından incelenmiş ve aşağıdaki şekilde puanlanmıştır: 0 = yok veya <%10, 1 = %10-49, 2 = %50-89, 3 > %90. Nodüler agregatlar içindeki CD3+ ve CD20+ lenfositlerin varlığı da ayrıca değerlendirilmiştir (0 = yok ve 1 = var).
2.4. PARR
PARR, T-hücresi reseptörü gama lokusu (TRG) ve B-hücresi reseptörünün (BCR) klonal yeniden düzenlenmesini tespit etmek için kullanılmıştır. Kısaca, total genomik DNA, üreticinin talimatları izlenerek QIAsymphony DSP DNA Mini kiti (Qiagen, Milano, İtalya) kullanılarak önceden deparafize edilmiş ve rehidre edilmiş üç mikrometre kalınlığındaki kesitlerden izole edilmiştir. PCR, 25 μL 2 HotStarTaq Master Mix (Qiagen, Milano, İtalya), her primerden 0,3 μM ve 5 μL DNA şablonu içeren 50 μL’lik son reaksiyon hacminde iki kopya halinde gerçekleştirilmiştir. Reaksiyon PCR sıvısı ile son hacim olarak 50 μL’ye getirilmiştir. Köpek klonalite testi için primer dizileri Burnett ve ark. 2003 tarafından elde edilmiştir [14]. Kedi klonal BCR ve TCR yeniden düzenlenmesinin klonalite testi için primer dizileri sırasıyla Mochizuki ve ark. 2011 [15] ve Moore ve ark. 2005 [16] tarafından elde edilmiştir. Her iki teste ait tüm primer dizilimi Ek Materyaller Bölümünde rapor edilmiştir (Ek Tablo S1).
PCR ürünleri QIAxcel Advanced (Qiagen, Milano, İtalya) kullanılarak kapiler jel elektroforezi ile ayrılmış ve QIAxcel ScreenGel Software 1.5 (Qiagen) ile elektroferogram olarak gösterilmiştir. Elektroforez profili bir veya daha fazla tekrarlanabilir pik gösterdiğinde ve her iki reaksiyon tekrarında da aynı yükseklik mevcut olduğunda sonuçlar klonal olarak kabul edilmiştir [17].