Department of Small Animal Medicine and Surgery, College of Veterinary Medicine, University of Georgia, Athens, GA, USA
Özet
Kedilerde aşı yeri sarkoması (KAYS) (ya da aşı bağlantılı sarkoma) >20 yıldır biliniyor. Çok sık görülmese de bu tümörler iyatrojeniktir ve bu tümöre en çok yol açan aşılar büyük ihtimalle kuduz ve kedi lösemi virüsüne karşı uygulanan aşılardır. Kesin etyopatogenezi bilinmemekle birlikte, aşılar ya da diğer enjeksiyonların neden olduğu enflamasyonların tümör oluşumunda önemli rol oynadığı genel kabul görmektedir. Aşı yeri sarkomaları lokal invasiftir. Operasyon, radyasyon tedavisi ve bazen kemoterapi ve immunoterapiden oluşan multimodel tedavi tavsiye edilir. Fakat agresif bir tedaviden sonra bile nüks sık görülür ve KAYS’lı kedilerin çoğu sonunda bu hastalığa yenilir. Enfeksiyona yol açan hastalıkların yönetilmesinde ve kontrol edilmesinde aşı protokolleri önemli bir rol oynar fakat bireysel hastaların KAYS riskini azaltmak için veteriner hekimler belli aşı yönergelerine dikkatli bir şekilde uymalıdır. KAYS’ın başarılı tedavisi için tümörün erken fark edilmesi ve hasta sahibinin bilgilendirilmesi de hayati önem taşır.
Anahtar Kelimeler: enjeksiyon yeri, sarkoma, kedi, kanser, onkoloji
Arkaplan, Epidemiyoloji ve Patogenez
Kedilerde aşı yeri sarkoması (KAYS) 1990’ların başından beri biliniyor. Daha sıkı aşı protokollerinin uygulanması ve adjuvan/yardımcı aluminyum içeren kuduz ve kedi lösemi virüsü (FELV) aşılarının geliştirilmesiyle beraber, Pennsylvania Üniversitesi’nden patologlar aşıya karşı reaksiyonlarında bir artış gözlemlemeye başladılar. 1 Daha önemlisi, aşı yerlerindeki sarkoma gelişiminde de artış gördüler (2,3). Son yirmi yıldır bu sorun dünya çapında fark edilir hale geldi (4-6).
KAYS etyopatogenezine dair sonradan yapılan araştırmalar bu tümörlerin, aşı veya enjeksiyon kaynaklı kronik ve dirençli enflamasyona sekonder olarak çevre fibroblast ve miyofibroblastların malignan dönüşümü sonucunda ortaya çıktığı hipotezini öne sürdü (7-8). Bu teori, KAYS’ın histopatolojik görünüm olarak çok sayıda inflamatuvar hücreler (en çok lenfositler), çok çekirdekli büyük hücreler, nekroz alanları ve bazı durumlarda aluminyum vazlı aşı adjuvanıyla uyumlu makrofajlı grey-mavi materyal tarafından da desteklendi. (1, 3, 7, 9, 10) Kesin neden-sonuç ilişkisi kurulamasa da kendin inflamatuvar tepkisi ve aşının özelliklerinin (ya da enjeksiyonun) bu tümörlerin gelişiminde etkili olduğu teorisi sıkça öne sürüldü (2, 7, 8, 11-13).
Kuduz ve FeLV aşıları ve KAYS oluşumu arasında belirgin bir korelasyon olduğu bildirildi (3, 11, 12). Buna ek olarak, bir noktaya uygulanan aşı sayısı arttıkça KAYS oluşumu riskinin de arttığı kanıtlandı. Özellikle skapular bölgeye uygulanan aşıların KAYS oluşumuna yol açma riski aşı yapılmayan kedilere göre %50 civarında artarken, bu risk iki, üç ya da dört aşı yapıldığında >%127 ila >%175’e kadar çıkıyor (12). 2003 yılında, KAYS’la ilgili risk faktörlerini inceleyen ileriye yönelik çok merkezli kontrollü bir çalışma yayımlandı. Herhangi bir aşı tipi ya da üreticisinden bahsedilmeyen çalışmada aşı pratikleriyle ilgili iğne numarası, enjektör tipi, çoklu doz için kullanılan enjeksiyon flakonları ve bir enjektörde aşıların karıştırılması risk faktörü olarak belirtilmedi. Tek potansiyel risk olarak aşının ısısından söz edildi, çalışmaya göre aşıların uygulanmadan önce oda ısısına getirilmesi gerekiyordu (14). Aluminyum bazlı adjuvan aşıların genelde KAYS oluşumuna katkısı olduğu iddia edilmesine rağmen, çalışma bu hipotezi kanıtlayamadı. (3, 15). Bununla beraber, KAYS oluşumuna neden olan risk faktörlerini belirlemek için daha çok çalışma gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Tanımlandığından beri, epidemiyolojik çalışmalar KAYS’ın görülme sıklığını aşı olan kedilerde 1/1000 ve 0.63/10.000 olarak tahmin ediyorlar. (12, 16-18). KAYS en çok aşılarla ilişkilendirilmesine rağmen, uzun süreli stereoid, antibiyotik (14, 19) de dahil olmak üzere diğer enjeksiyon ve implantlar, erimeyen dikiş malzemeleri 20, 21 ve mikroçiplerden de olası risk faktörleri olarak söz ediliyor ve bu yüzden aşı bağlantılı sarkoma yerine enjeksiyon yeri sarkoması ismi de kullanılıyor. Aşı uygulaması ve tümör gelişimi arasındaki latans periyodu 2 aydan 10 yıla kadar değişiyor (23, 24).
KAYSlar mezenkimal tümörlerdir (7). Lokal olarak daha az görünen aşı bağlantılı olmayan sarkomlara kıyasla aşırı derecede invasiflerdir (11). Bildirilen metastaz oranı, sık görülen metastaz alanları akciğerler ve lenf nodları olmak üzere %10-%25 arasıdır (17, 25-28). En sık teşhis konulanı fibrosarkomadır, diğer bildirilen histolojik tipleri arasında malignan fibröz histiyositom, rabdomiyosarkom, miksosarkom, liposarkom, sinir kılıfı tümörü, kötü diferansiye sarkomalar, iskelet dışı osteosarkom ve kondrosarkom sayılabilir (7, 25, 29, 30). Yazara göre, olası aşı ya da enjeksiyon bölgesi yakınlarında görülen her sarkom KAYS olarak nitelendirilmeli ve agresif bir şekilde tedavi edilmelidir. Enjeksiyonun yerine, uygulama sırasında iğnenin açısına ve sonrasındaki fasial planlardaki izlere ya da enjekte edilen maddeye göre sarkomalar, skapular bölge, toraks, kalça üstü ve pelvik bölge, kuyruğun üst tarafı ve karın bölgesi dahil başka bölgelerde de görülebilir (31).
Teşhis ve Evreleme
Kedide deri altında kitle görüldüğünde hastanın tarihçesini değerlendirmek önemlidir. Kedinin aşı geçmişi, kitlenin yeri, ilk ne zaman fark edildiği, boyutunda değişiklik olup olmadığı, kitlenin şimdiki büyüklüğü (kumpasla ölçülmüş; Resim 1) değerlendirilmesi gereken noktalardır. Eğer KAYS ihtimali az da olsa varsa, biyopsi endikasyonları 3-2-1 kuralına dayanır (13, 32, 33). >3 ay süreyle olan, >2 cm olan ve/veya enjeksiyon yapılmasından itibaren aynı bölgede bir ay içinde büyüyen kitleye insizyonel biyopsi yapılması önemle tavsiye edilir. Sitolojiyle ince iğne biyopsisi en az invasif ve en az masraflı insizyonel biyopsi türüdür. Her zaman kesin bir KAYS teşhisine götürmese de apse gibi diğer ayrıcı tanıları değerlendirmeye olanak sağlar. Kalın iğne biyopsisi, punch biyopsi, wedge biyopsi gibi diğer inzisyonel biyopsi alternatifleri de uygulanabilir. KAYSlar heterojen kitleler oldukları için, özellikle kalın iğne veya punch biyopsi gibi daha az invasif olan teknikler kullanıldığında, kesin bir tanı için farklı bölgelerden çok sayıda örnek alınmalıdır. İnsizyonel biyopsi sırasında kanamayı minimize ederek ve biyopsi traktlarını daha sonraki radyasyon ve/veya operasyon alanları içinde tutarak tümör hücrelerinin ekilme riskini kontrol altına almak çok önemlidir (Resim 2). Dren yerleştirmekten de kaçınılmalıdır çünkü kontamine olarak neoplastik hücreleri taşıyabilirler. Eğer KAYS’tan şüpheleniliyorsa, teşhis için ekzisyonel biyopsi kesinlikle tavsiye edilmez çünkü tümörler hızlı ve marjinal olarak çıkarıldığında sıkça nüks eder ve daha sonraki tedavileri zorlaştırır (13, 23, 24, 32, 33).
KAYS teşhisi doğrulandıktan sonra pulmoner metastaz olup olmadığının anlaşılması için göğüs radyografisi tavsiye edilir. Buna ek olarak, ileri görüntüleme teknikleri (Resim 3’te görüldüğü gibi CT, nadiren de MRI) radyasyon ve/veya operasyon planlaması için kullanılmalıdır (23, 34). Tam kan sayımı, biyokimya, idrar analizi, T4, FeLV/FIV testleri genelde yapılır. Fakat bu testler genellikle normaldir ya da KAYS’la ilgili olmayan eşzamanlı başka hastalıklara işaret eder (23). FeLV ya da FIV enfeksiyonlarının KAYS gelişimiyle bağlantısı kanıtlanmamıştır (23, 35).
Tedavi
Geniş ya da radikal ekzisyon (tümörün etrafındaki alandan her yöne 3-5 cm ve bir ya da iki fasial plan) makroskopik KAYS’ın elimine edilmesi için tedavinin temelini oluşturur fakat kür nadirdir (24, 25, 36, 37). Çoğu tümör, özellikle de sadece operasyonla tedavi edildiyse lokal olarak nüks eder. Bildirilen ortalama nüks zamanları 2 aydan >16 aya kadardır (25, 27). Nüksler sıklıkla ameliyat izinin etrafında birçok noktada görülür (Resim 4 ve 5. 5.) Tümörler uzuvlarda eklemlerden uzaksa ya da kuyruktaysa, ampütasyon ya da hemipelvektomi geniş mikroskopik operasyon marjinleri bıraktığında, hastanın sadece operasyonla iyileşme olasılığı vardır (25, 38). Fakat, bu tümörlerin distal iç dizde ya da antebrakyumun ya da kuyruğun distal üçüncüsünde yer alması gerekir. Phelps ve diğerleri (36) 5 cm marjin ve iki fasial plan derinlikte belirttikleri radikal ekzisyonla tedavi edilen kedilerde lokal nüks oranını %14 olarak bildirdiler. Bu sonuçların dikkatli yorumlanması gerekir çünkü kedilerin üçte biri (%35’i) lokal nüksün takip edilmesinden önce kaybedildiği için analize dahil edilmedi (36). Ekzisyon yapıldığı zaman, örneğin sınırları mürekkep ile boyanmalı ya da dikişle belirlenmeli. Örneğin tamamı formalin içinde sabitlenmeli ve kesit halinde histopatolojik inceleme için patoloji laboratuvarına gönderilmeli.
Lokal tümör nüksünü engellemek ya da en azından nüksün olmadığı süreyi uzatmak için operasyon ve radyoterapinin içinde olduğu multimodel bir terapi genelde tavsiye edilir. Operasyon öncesi ve sonrası radyasyon protokollerinin avantajları ve dezavantajları belirtilmiştir (27, 39-43). Operasyon öncesinde uygulandığında tümörün tamamı ve çevresindeki normal dokudan oluşan geniş bir sınıra (3-5 cm) radyasyon verilir ve ekzisyon radyasyon protokolü sonlandıktan 2-4 hafta sonra gerçekleştirilir. Şekil 6A ve B bir kedinin operasyon öncesi radyasyon planı ve radyasyon alması gereken büyük bir dokunun üç boyutlu görüntülerinden oluşuyor. Bununla beraber, operasyon öncesi radyasyon yaklaşımında tedavi alanları normal çevre dokularının daha azını radyasyona maruz bırakır ve tedavi alanları daha küçüktür. Aynı zamanda, operasyon öncesi radyasyon terapisinde tümöre normal kan akışı korunur, periferideki hücrelerin oksijen alması ve radyasyona daha duyarlı hale gelmesi sağlanır. Bu yaklaşımın bir dezavantajı operasyon sonrasında yaranın açılma riskinin artmasıdır çünkü radyasyon gören doku normal değildir ve iyileşmesi geç olur. Operasyon sonrasında uygulandığında operasyon yarası iyileştiğinde, yaranın tümü ve normal dokudan oluşan geniş bir sınır (3-5 cm) tedaviye dahil edilir. Operasyon sonrası radyasyon terapisinin avantajı, operasyonun teşhisten hemen sonra yapılabilmesidir ve radyasyon gören yaranın iyileşmesi gecikmemiş olur. Fakat, radyasyon alanları genelde çok daha büyüktür ve kanser hücreleri operasyon sırasında kan akışının kesilmesi nedeniyle daha hipoksiktir (24). Yazarın tecrübesine göre, operasyon öncesi radyasyon, özellikle daha küçük bir alana radyasyon uygulanması nedeniyle tercih edilir.
Çoğu definitif radyasyon protokolünde, radyasyon tedavileri birçok hafta boyunca 32-63 Gy. dozunda Pazartesi’den Cuma’ya kadar uygulanır (27, 39-42, 44). Kedilerde radyasyonun yan etkileri genelde hafiftir ve en çok görülen yan etki kuru derinin dökülmesi şeklinde görülür. Fakat daha önce belirtildiği üzere, yaranın iyileşmesi gecikebilir. Bilgisayara dayalı radyasyon tedavi planları ve on board görüntülemeli lineer hızlandırıcılar KAYS tedavisinde giderek daha sık kullanılmakta ve omurilik, akciğer, kalp ve karın içi organlar gibi çevre normal yapıların radyasyondan göreceği zarar en aza indirgenmektedir. Yine de agresif tedavi yaklaşımlarına rağmen lokal nükslerin görülebileceği belirtilmelidir. Cronin ve diğerleri (27) definitif radyasyon terapisini takip eden operasyon sonrası kedilerin %79’unda tedavinin başarısız olduğunu bildirmişlerdir. Yine de genele bakıldığında nüksün olmadığı süre, sadece operasyonla tedavi edilen kedilere göre daha uzundur ve 398 dünden >1000 güne kadar ulaşabilir (27, 39-42, 44). Radyasyon tedavisiyle dahi, cerrahın geniş mikroskopik tümörsüz sınırlara ulaşması nüksün olasılığı ve zamanı açısından belirleyicidir (27, 39-41).
KAYS’ın kemoterapiyle tedavisiyle ilgili bilinenler daha azdır. Yazara göre, metastaz oranının düşüklüğü, yayılımı engellemek ya da yavaşlatmak için sistemik terapinin kullanımının gerekliliği tezine karşıtlık oluşturur. Fakat, KAYS aşırı derece lokal invasif olduğu ve agresif radyasyon terapisi ve operasyon protokollerine rağmen nüksettiği için bazı onkologlar hastalıksız süreyi uzatmak için kemoterapi uygularlar. Karboplatin, doksorubisin, liposomal doksorubisin, siklofosfamid ve lomustin KAYS’ın tedavisinde kullanıldığı belirtilen kemoterapi ilaçlarıdır. Hastalığın bu ilaçlara yanıt verme oranı %0’dan >%50’ye kadar değişir (41, 44-48). Yine de etkilerin küçük bir kısmı kalıcıdır (45-48).
Ekzisyona ek olarak lokal immunoterapi de kullanılmıştır. Jourdier ve diğerleri fibrosarkomalı kedilerde 49 genetik olarak azaltılmış, insan interlökini-2 ekspresyonu olan vaksinia virüs vektörü (NYVAC human IL-2) ve kedi interlökin-2 ekspresyonlu rekombinant kanarya çiçek virüsünü araştırdılar. Bu yaklaşımla vektör virüs kedinin enjeksiyon yerinin yakınlarındaki hücrelerine giriyor; bu hücreler IL-2 üretiyor ve ortaya lokal anti-tümör reaksiyonu çıkıyor. IL-2’nin lokal olarak verilmesi, sistemik IL-2 uygulamasında görülen hastanın sistemik toksisite riskini düşürüyor. Jourdier çalışmasında kediler özellikle üç gruba ayrılmış: kontrol, NYVAC insan IL-2 ve ALVAC kedi IL-2. Tüm kediler opere edildiler ve hepsine iridium ile yapılan brakiterapi uygulandı. İmmunoterapi tedavisi grubundaki kedilerin operasyon yaralarının etrafına daha sonra NYVAZ insan IL-2 veya ALVAC kedi IL-2 uygulandı. İmmunoterapi tedavileri iyi tolere edildi ve sadece lokal enflamasyon görüldü. Konrol grubu kedilerinde 1 yıl içinde lokal nüks oranları %61 iken NYVAC insan IL-2 ve ALVAC kedi IL-2 ile terapi görenlerde sırasıyla %39 ve %28’di (49). Daha sonra Jas ve diğerleri (50) tarafından gerçekleştirilen çalışma ALVAC IL-2 immunoterapinin ne kadar güvenli ve etkili olduğunu araştırdı. Yine tüm kedilerin tümörleri eksize edildi ve iridium ile yapılan brakiterapi uygulandı. Kediler rastgele şu gruplara yerleştirildi: kontrol, düşük doz ALVAC IL-2 ya da yüksek doz ALVAC IL-2. Düşük doz ve yüksek doz grupları arasında hastalıksız süre açısından belirgin bir fark görülmedi. Hastalıksız süre açısından tedavi edilen kediler ve kontrol grubu arasında önemli bir fark vardı. Tedavi edilen kedilerde medyan hastalıksız süreye ulaşılamadı (>730 gün). Kontrol grubu kedilerinde hastalıksız medyan süre 237 gündü, (P=0.046). Tedaviler iyi tolere edildi ve düşük doz ve yüksek doz alan gruplar arasında toksisite açısından fark görülmedi. 50. 2014 yılında, ALVAC kedi IL-2 immunoterapi Avrupa’da fibrosarkomalı kedilerde lokal tümör nüksü riskini azaltmak için operasyona adjuvan olarak uygulanması için piyasaya sunuldu (Merial, SAS, Lyon, Fransa). ALVAC kedi IL-2’ye daha sonra 2015 yılında şartlı olarak Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA) tarafından lisans verildi (Merial Inc., Duluth, GA, ABD). endikasyonlar nod ve uzak metastası olmayan fibrosarkomalı (2-5 cm) kedileri içeriyordu. ALVAC IL-2’nin ne kadar güvenli ve etkili olduğu konusunda araştırmalar sürüyor.
Prognoz
Tanımlanan çoğu prognostik faktör lokal tümmör nüksüyle ilgili. Yazara göre, bu mantıklı çünkü lokal tedavinin başarısız olması sonucunda ötenazi KAYS’lı kedilerin ölüm nedenlerinin başında geliyor. Primer tümör büyüdükçe ve deriyi ve altındaki dokuları kapladıkça, ülserasyon, ağrı, durmayan kanama, enfeksiyon ve nekroz kedinin yaşam kalitesini etkiliyor. Bkz. Resim 5. Lokal nüksü belirleyen bir etken ekzisyonun tümörün tamamına uygulanması (temiz sınırlar). Bu sadece operasyonla tedavi edilen kediler için özellikle geçerliyken (25, 37), multimodel tedavi sonrasında temiz olmayan sınırların bırakılması hastalıksız geçen süreyi kısaltmıştır (27, 39-41).
Daha önce yapılan operasyon sayısı da lokal nükse kadar geçen süre üzerinde belirleyici. Operasyon sayısı arttıkça hastalıksız geçen süre tipik olarak azalıyor (37, 39). Bu bulgu, tümörün alınması için yapılan ilk teşebbüsün en başarılı olduğu teziyle de uyumlu. İlk ekzisyon öncesinde çevre anatomi hala görece normal ve her tümör nüksünde ve ekzisyon teşebbüsünde temiz sınırlar bırakmak imkansız hale geliyor (51). Yine bu bulguyla uyumlu olarak Hershey ve diğerleri (25) ilk nükse kadar geçen medyan sürenin tümörleri sevk edilen kurumlarda eksize edilen kediler için tümörleri kliniklerde eksize edilen kedilerden belirgin bir şekilde daha uzun olduğunu raporluyorlar (sırasıyla medyan nüks zamanı 274 ve 66). Bu çalışma, Phelps ve diğerlerinin (36) çalışmasında olduğu gibi nükse kadar olan süreyi uzatmak için radical ilk ekzisyonun çok önemli olduğunu ortaya koydu.
Bir çalışma genel sağkalımın histolojik tiple bağlantılı olduğu sonucuna vardı. Fibrosarkomalı ve sinir kılıfı tümörü olan kediler malignan fibröz histiositomlu kedilere göre belirgin bir şekilde daha uzun sağkalım süresine sahipler. Rapor edilen medyan sağkalım süreleri sırasıyla 640, 645 ve 290’dı (30).
Mitotik endeksle belirlenen histolojik evre, nekroz oranı, pleomorfizm derecesi yumuşak doku sarkoması (52) olan köpeklerde uzak metastaz riskiyle ilişkilendirildi ve benzer bir ilişki kedilerde de görüldü. Daha yüksek evre KAYS’ı olan kedilerde metastaz görülme ihtimali daha yüksek ve başka bir çalışma da metastaz görülen kedilerin genel sağkalım sürelerinin daha kısa olduğunu gösterdi (26). Kabul edilmelidir ki KAYS mitotik olarak daha aktif, nekroz oranı ve pleomorfizm (10) derecesi daha yüksek. Dolayısıyla köpeklerde yumuşak doku sarkoma evreleme şemasını (52) KAYS’a uyarlamak yüksek evre tümörlerinin daha çok görülmesine neden olabilir (9) Yazara göre, KAYS yaklaşımında histolojik evrenin rolüyle ilgili daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.
Önlem ve aşı protokolleri
1996 yılında Aşı Kaynaklı Kedi Sarkoma Çalışma Kolu (VAFST) KAYS riskini azaltmak ve KAYS araştırmalarını teşvik etmek amacıyla aşı protokolleriyle ilgili değişiklikler teklif etme misyonuyla kuruldu. 1998 yılında Amerikan Kedi Hekimleri Birliği (AAFP) bireysel risk değerlendirmelerine göre uygun aşılama protokolleri teklifleri sunmak için Kedi Aşılama Danışma Paneli’ni oluşturdu. Avrupa Kedi Hastalıkları Danışma Kurulu (ABCD) ve Dünya Küçük Hayvan Veterinerlik Birliği (WSAVA) gibi organizasyonların da dahil olduğu gruplar bulaşıcı kedi hastalıklarında aşının değerinin farkındalar ve kedilerde KAYS gelişimi riskinin en aza indirgenmesi için tekliflerde bulundular. Teklifleri aynı zamanda KAYS’ın erken teşhisine ve tedavisinde gelişimlere yönelikti (13, 3, 53-58).
Temel ve temel olmayan aşılar arasında bir ayırım yapıldı. Temel aşılar tüm kediler için tavsiye ediliyor. Bunlar gençlik hastalığına karşı FPV, herpes virüsüne karşı FHV-1, kalisivirüse karşı FCV ve endemik olan ve yasal olarak zorunlu olan bölgelerde kuduz aşısı. Temel olmayan aşılar da FeLV, FIV, Chlamydophila felis, Bordetella bronchiseptica, FIP ve dermatofit aşılar. Bu aşıların bireysel risk/fayda dengesi değerlendirilerek yapılması öneriliyor. Bir kedinin aşılama protokolünüoluştururken değerlendirilmesi gereken risk değişkenleri yaş, yaşam şekli ve çevre. Kediler sadece maruz kalma ihtimali gerçekten olan enfeksiyöz hastalıklara karşı aşılanmalılar. Bu tavsiyelere uymak kedileri gereksiz yere aşılamanın önüne geçecektir (56, 57).
Deri altı aşıların uygulanması (kas içi yerine) ve önerilen bölgelere aşı yapılması önerilmiştir. Deri altı uygulamalar aşılama sonrası ortaya çıkabilecek kitlelerin erken ve daha kolay bir şekilde fark edilmesini sağlayacaktır. Önerilen aşılama bölgeleri FPV, FHV-1 ve FCV aşıları için sağ dirseğin altı, kuduz için sağ dizin altı ve FeLV için sol dizin altıdır. Aynı zamanda kuyruktan uygulanan aşıların da iyi tolere edildiği ve etkili olduğu gösterilmiştir (38). Bu önerilere uymak KAYS oluşma riskini azaltmasa da uzuv ve kuyrukta oluşan tümörleri olan kediler ampüte edilebilir, böylece tümör tamamen eksize edilmiş olur. Skapulalar arası ve uzuvlar arası bölgelere aşı yapılmamalıdır çünkü bu bölgelerdeki tümörlerin tamamen alınması neredeyse imkansızdır (56-58).
Kronik enflamasyon ve KAYS arasındaki ilişkiden söz edildiği için, aşı tipi de değerlendirmeye alınmalıdır. KAYS etiyolojisinde adjuvanların rolü henüz bilinmemektedir. Fakat adjuvanlar bağışıklık sistemi tepkilerini artırmak için kullanıldığı için bazı uzmanlar kedilerde aşı adjuvanlarının kullanılmasından kaçınılmasını tavsiye ediyorlar (56-58).
Son olarak, KAYS kedilerde aşının nadir görülen bir komplikasyonu olsa da hasta sahiplerini bu konuda bilgilendirmek önemlidir. Böylece aşı uygulaması sonrasında kedilerini yakından izleyebilirler. Erken teşhis tedavinin başarısında önemli bir rol oynar. Hastanın sağlık raporlarının tutulması da önerilir. Belgeler şunları içermelidir: 1) önerilen aşı(lar) 2) uygulanma tarihi, 3) aşıyı uygulayan kişinin adı, 4) aşı adı, seri numarası, son kullanma tarihi ve üreticisi, 5) aşının uygulanma yeri ve şekli, 6) eşzamanlı kullanılan ilaçlar, 7) gelecekte uygulanacak aşılarla ilgili öneriler. Günümüzde, bazı aşı üreticileri KAYS’lı kedilerin tedavi masraflarını karşılamayı kabul ediyorlar. Hasta raporlarının ve bilgilerinin belgelendirilmesi hiç kuşkusuz bu masrafların karşılanması için işe yarayacaktır (57).
Referanslar
- Hendrick MJ, Dunagan CA. Focal necrotizing granulomatous panniculitis associated with subcutaneous injection of rabies vaccine in cats and dogs: 10 cases (1988–1989) J Am Vet Med Assoc. 1991;198(2):304–305. [PubMed] [Google Scholar]
- Hendrick MJ, Goldschmidt MH. Do injection site reactions induce fibrosarcomas in cats? J Am Vet Med Assoc. 1991;199(8):968. [PubMed] [Google Scholar]
- Hendrick MJ, Goldschmidt MH, Shofer FS, Wang YY, Somlyo AP. Post-vaccinal sarcomas in the cat: epidemiology and electron probe microanalytical identification of aluminum. Cancer Res. 1992;52(19):5391–5394. [PubMed] [Google Scholar]
- Burton G, Mason KV. Do postvaccinal sarcomas occur in Australian cats? Aust Vet J. 1997;75(2):102–106. [PubMed] [Google Scholar]
- Dean RS, Pfeiffer DU, Adams VJ. The incidence of feline injection site sarcomas in the United Kingdom. BMC Vet Res. 2013;9:17. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
- Martano M, Morello E, Ughetto M,et al. Surgery alone versus surgery and doxorubicin for the treatment of feline injection-site sarcomas: a report on 69 cases. Vet J. 2005;170(1):84–90. [PubMed] [Google Scholar]
- Hendrick MJ, Brooks JJ. Postvaccinal sarcomas in the cat: histology and immunohistochemistry. Vet Pathol. 1994;31(1):126–129. [PubMed] [Google Scholar]
- Hendrick MJ. Feline vaccine-associated sarcomas. Cancer Invest. 1999;17(4):273–277. [PubMed] [Google Scholar]
- Couto SS, Griffey SM, Duarte PC, Madewell BR. Feline vaccine-associated fibrosarcoma: morphologic distinctions. Vet Pathol. 2002;39(1):33–41. [PubMed] [Google Scholar]
- Doddy FD, Glickman LT, Glickman NW, Janovitz EB. Feline fibrosarcomas at vaccination sites and non-vaccination sites. J Comp Pathol. 1996;114(2):165–174. [PubMed] [Google Scholar]
- Hendrick MJ, Shofer FS, Goldschmidt MH, et al. Comparison of fibrosarcomas that developed at vaccination sites and at nonvaccination sites in cats: 239 cases (1991–1992) J Am Vet Med Assoc. 1994;205(10):1425–1429. [PubMed] [Google Scholar]
- Kass PH, Barnes WG, Jr, Spangler WL, Chomel BB, Culbertson MR. Epidemiologic evidence for a causal relation between vaccination and fibrosarcoma tumorigenesis in cats. J Am Vet Med Assoc. 1993;203(3):396–405. [PubMed] [Google Scholar]
- Vaccine-Associated Feline Sarcoma Task Force The current understanding and management of vaccine-associated sarcomas in cats. J Am Vet Med Assoc. 2005;226(11):1821–1842. [PubMed] [Google Scholar]
- Kass PH, Spangler WL, Hendrick MJ, et al. Multicenter case-control study of risk factors associated with development of vaccine-associated sarcomas in cats. J Am Vet Med Assoc. 2003;223(9):1283–1292. [PubMed] [Google Scholar]
- Macy DW. Vaccine adjuvants. Semin Vet Med Surg (Small Anim) 1997;12(3):206–211. [PubMed] [Google Scholar]
- Macy DW, Hendrick MJ. The potential role of inflammation in the development of postvaccinal sarcomas in cats. Vet Clin North Am Small Anim Pract. 1996;26(1):103–109. [PubMed] [Google Scholar]
- Lester S, Clemett T, Burt A. Vaccine site-associated sarcomas in cats: clinical experience and a laboratory review (1982–1993) J Am Anim Hosp Assoc. 1996;32(2):91–95. [PubMed] [Google Scholar]
- Gobar GM, Kass PH. World wide web-based survey of vaccination practices, postvaccinal reactions, and vaccine site-associated sarcomas in cats. J Am Vet Med Assoc. 2002;220(10):1477–1482. [PubMed] [Google Scholar]
- Srivastav A, Kass PH, McGill LD, Farver TB, Kent MS. Comparative vaccine-specific and other injectable-specific risks of injection-site sarcomas in cats. J Am Vet Med Assoc. 2012;241(5):595–602. [PubMed] [Google Scholar]
- Buracco P, Martano M, Morello E, Ratto A. Vaccine-associated-like fibrosarcoma at the site of a deep nonabsorbable suture in a cat. Vet J. 2002;163(1):105–107. [PubMed] [Google Scholar]
- Carminato A, Vascellari M, Marchioro W, Melchiotti E, Mutinelli F. Microchip-associated fibrosarcoma in a cat. Vet Dermatol. 2011;22(6):565–569. [PubMed] [Google Scholar]
- Daly MK, Saba CF, Crochik SS, et al. Fibrosarcoma adjacent to the site of microchip implantation in a cat. J Feline Med Surg. 2008;10(2):202–205. [PubMed] [Google Scholar]
- McEntee MC, Page RL. Feline vaccine-associated sarcomas. J Vet Intern Med. 2001;15(3):176–182. [PubMed] [Google Scholar]
- Seguin B. Feline injection site sarcomas. Vet Clin North Am Small Anim Pract. 2002;32(4):983–95. viii. [PubMed] [Google Scholar]
- Hershey AE, Sorenmo KU, Hendrick MJ, Shofer FS, Vail DM. Prognosis for presumed feline vaccine-associated sarcoma after excision: 61 cases (1986–1996) J Am Vet Med Assoc. 2000;216(1):58–61. [PubMed] [Google Scholar]
- Romanelli G, Marconato L, Olivero D, Massari F, Zini E. Analysis of prognostic factors associated with injection-site sarcomas in cats: 57 cases (2001–2007) J Am Vet Med Assoc. 2008;232(8):1193–1199. [PubMed] [Google Scholar]
- Cronin K, Page RL, Spodnick G, et al. Radiation therapy and surgery for fibrosarcoma in 33 cats. Vet Radiol Ultrasound. 1998;39(1):51–56. [PubMed] [Google Scholar]
- Hauck M. Feline injection site sarcomas. Vet Clin North Am Small Anim Pract. 2003;33(3):553–7. vii. [PubMed] [Google Scholar]
- Esplin DG, McGill LD, Meininger AC, Wilson SR. Postvaccination sarcomas in cats. J Am Vet Med Assoc. 1993;202(8):1245–1247. [PubMed] [Google Scholar]
- Dillon CJ, Mauldin GN, Baer KE. Outcome following surgical removal of nonvisceral soft tissue sarcomas in cats: 42 cases (1992–2000) J Am Vet Med Assoc. 2005;227(12):1955–1957. [PubMed] [Google Scholar]
- Shaw SC, Kent MS, Gordon IK, et al. Temporal changes in characteristics of injection-site sarcomas in cats: 392 cases (1990–2006) J Am Vet Med Assoc. 2009;234(3):376–380. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
- Vaccine-Associated Feline Sarcoma Task Force guidelines. Diagnosis and treatment of suspected sarcomas. J Am Vet Med Assoc. 1999;214(12):1745. No authors listed. [PubMed] [Google Scholar]
- Morrison WB, Starr RM. Vaccine-associated feline sarcomas. J Am Vet Med Assoc. 2001;218(5):697–702. [PubMed] [Google Scholar]
- Rousset N, Holmes MA, Caine A, Dobson J, Herrtage ME. Clinical and low-field MRI characteristics of injection site sarcoma in 19 cats. Vet Radiol Ultrasound. 2013;54(6):623–629. [PubMed] [Google Scholar]
- Kidney BA, Ellis JA, Haines DM, Jackson ML. Evaluation of formalin-fixed paraffin-embedded tissues obtained from vaccine site-associated sarcomas of cats for DNA of feline immunodeficiency virus. Am J Vet Res. 2000;61(9):1037–1041. [PubMed] [Google Scholar]
- Phelps HA, Kuntz CA, Milner RJ, Powers BE, Bacon NJ. Radical excision with five-centimeter margins for treatment of feline injection-site sarcomas: 91 cases (1998–2002) J Am Vet Med Assoc. 2011;239(1):97–106. [PubMed] [Google Scholar]
- Davidson EB, Gregory CR, Kass PH. Surgical excision of soft tissue fibrosarcomas in cats. Vet Surg. 1997;26(4):265–269. [PubMed] [Google Scholar]
- Hendricks CG, Levy JK, Tucker SJ, et al. Tail vaccination in cats: a pilot study. J Feline Med Surg. 2014;16(4):275–280. [PubMed] [Google Scholar]
- Cohen M, Wright JC, Brawner WR, Smith AN, Henderson R, Behrend EN. Use of surgery and electron beam irradiation, with or without chemotherapy, for treatment of vaccine-associated sarcomas in cats: 78 cases (1996–2000) J Am Vet Med Assoc. 2001;219(11):1582–1589. [PubMed] [Google Scholar]
- Bregazzi VS, LaRue SM, McNiel E, et al. Treatment with a combination of doxorubicin, surgery, and radiation versus surgery and radiation alone for cats with vaccine-associated sarcomas: 25 cases (1995–2000) J Am Vet Med Assoc. 2001;218(4):547–550. [PubMed] [Google Scholar]
- Kobayashi T, Hauck ML, Dodge R, et al. Preoperative radiotherapy for vaccine associated sarcoma in 92 cats. Vet Radiol Ultrasound. 2002;43(5):473–479. [PubMed] [Google Scholar]
- Hahn KA, Endicott MM, King GK, Harris-King FD. Evaluation of radiotherapy alone or in combination with doxorubicin chemotherapy for the treatment of cats with incompletely excised soft tissue sarcomas: 71 cases (1989–1999) J Am Vet Med Assoc. 2007;231(5):742–745. [PubMed] [Google Scholar]
- McLeod DA, Thrall DE. The combination of surgery and radiation in the treatment of cancer. A review. Vet Surg. 1989;18(1):1–6. [PubMed] [Google Scholar]
- Eckstein C, Guscetti F, Roos M, Martin de las Mulas J, Kaser-Hotz B, Rohrer Bley C. A retrospective analysis of radiation therapy for the treatment of feline vaccine-associated sarcoma. Vet Comp Oncol. 2009;7(1):54–68. [PubMed] [Google Scholar]
- Barber LG, Sorenmo KU, Cronin KL, Shofer FS. Combined doxorubicin and cyclophosphamide chemotherapy for nonresectable feline fibrosarcoma. J Am Anim Hosp Assoc. 2000;36(5):416–421. [PubMed] [Google Scholar]
- Saba CF, Vail DM, Thamm DH. Phase II clinical evaluation of lomustine chemotherapy for feline vaccine-associated sarcoma. Vet Comp Oncol. 2012;10(4):283–291. [PubMed] [Google Scholar]
- Poirier VJ, Thamm DH, Kurzman ID, et al. Liposome-encapsulated doxorubicin (Doxil) and doxorubicin in the treatment of vaccine-associated sarcoma in cats. J Vet Intern Med. 2002;16(6):726–731. [PubMed] [Google Scholar]
- Rassnick KM, Moore AS, Northrup NC, et al. Phase I trial and pharmacokinetic analysis of ifosfamide in cats with sarcomas. Am J Vet Res. 2006;67(3):510–516. [PubMed] [Google Scholar]
- Jourdier TM, Moste C, Bonnet MC, et al. Local immunotherapy of spontaneous feline fibrosarcomas using recombinant poxviruses expressing interleukin 2 (IL2) Gene Ther. 2003;10(26):2126–2132. [PubMed] [Google Scholar]
- Jas D, Soyer C, De Fornel-Thibaud P, et al. Adjuvant immunotherapy of feline injection-site sarcomas with the recombinant canarypox virus expressing feline interleukine-2 evaluated in a controlled monocentric clinical trial when used in association with surgery and brachytherapy. Trials Vaccinol. 2015;4:1–8. [Google Scholar]
- Farese JP, Withrow SJ. Surgical oncology. In: Withrow SJ, Vail DM, Page RL, editors. Small Animal Clinical Oncology. 5th ed. St. Louis: Elsevier; 2013. pp. 149–150. [Google Scholar]
- Kuntz CA, Dernell WS, Powers BE, Devitt C, Straw RC, Withrow SJ. Prognostic factors for surgical treatment of soft-tissue sarcomas in dogs: 75 cases (1986-1996) J Am Vet Med Assoc. 1997;211(9):1147–1151. [PubMed] [Google Scholar]
- Romatowski J. Recommendations of the vaccine-Associated Feline Sarcoma Task Force. J Am Vet Med Assoc. 1997;210(7):890. [PubMed] [Google Scholar]
- Starr RM. Vaccine-Associated Feline Sarcoma Task Force: a new model for problem solving in veterinary medicine. J Am Vet Med Assoc. 1998;213(10):1428–1429. [PubMed] [Google Scholar]
- Elston T, Rodan H, Flemming D, et al. 1998 report of the American Association of Feline Practitioners and Academy of Feline Medicine Advisory Panel on Feline Vaccines. J Am Vet Med Assoc. 1998;212(2):227–241. [PubMed] [Google Scholar]
- Richards JR, Elston TH, Ford RB, et al. The 2006 American Association of Feline Practitioners Feline Vaccine Advisory Panel report. J Am Vet Med Assoc. 2006;229(9):1405–1441. [PubMed] [Google Scholar]
- Scherk MA, Ford RB, Gaskell RM, et al. AAFP Feline Vaccination Advisory Panel Report. J Feline Med Surg. 2013;15(9):785–808. [PubMed] [Google Scholar]
- Hartmann K, Day MJ, Thiry E, et al. European Advisory Board on Cat Diseases Feline injection-site sarcoma: ABCD guidelines on prevention and management. J Feline Med Surg. 2015;17(7):606–613. [PubMed] [Google Scholar]
Kaynak
-Saba C. F. (2017). Vaccine-associated feline sarcoma: current perspectives, Veterinary medicine (Auckland, N.Z.), 8, 13–20.